26 Ekim 2008 Pazar

İnternet tu-kaka bişi zati(!)

Ben küçükmüşüm, daha 4-5 yaşlarında falan, halam "Bu çocuk çok esnek. Jimnastiğe verelim; gelişimi için çok faydalı olur." demiş. Ya annem ya babam, bilmiyorum, genel olarak bizimkiler "Bi taraflarını kırar." deyip karşı çıkmış ve göndermemişler beni jimnastiğe.


Halam vazgeçmemiş. Demiş ki sonra "Yüzmeye verelim çocuğu. Yüzme çocuk gelişimi için birebir." Bizimkiler bu sefer de "Boğulur çocuk maazallah." diyerekten mani olmuşlar.


Daha sonra halamın etki alanından uzaklaşmışız babamın tayini sebebiyle.


Hikaye biter mi? Bitmez tabii, tüm aileyanı yaşamım boyunca devam eder.


Orta okul vakitleriydi. Tüm mahalle bisiklet ilen gezer iken ben de bir bisikletim olsun diye yanıp tutuşuyordum. Annem "Düşersin evladım, araba çarpar, maazallah kafanı gözünü patlatırsın." gibisinden sebeplerle açıklıyordu bana bisiklet almayışlarını. Ben de "Ya anne ne alakası var. Okula da gitmeyeyim o zaman; teneffüste düşerim, karşıdan karşıya geçerken araba çarpar, maazallah kafamı gözü patlatırım." diyerekten sitem etmiştim.


Aradan biraz zaman geçti. Bu sefer moda "karakutu" idi. Bilen bilir; şu meşhur uçak oyununun (River Raid) olduğu alet:) Annem bu sefer "Televizyonun karşısından kalkmaz derslerini aksatırsın. Hem gözlerin bozulur o kadar vakit o kadar dikkatli bakınca televizyona." der. Benim cevabım şu şekildir bu sefer: Sen de dizi izliyorsun; dizlerinden daha fazla vakit oynamam ki. Hem evdeki tüm vaktim ders çalışarak geçiyor ya zaten, oyuna vakit olmayacak.


Yine aynı vakitler. Sınıfça bilmem nereye geziye gidilecektir. İzin isterim. Cevap: Oralarda başına bir şey gelir, otobüs kaza yapar maazallah gider-gelirken felan; olmaz.



Bu örnekleri daha da arttırabilirim. Eminim sizin de aileleriniz benimki gibi münferit olayları genellemeyi, tane tane değerlendirmek yerine toptan bir etiket yapıştırmayı yeğ tutuyordur. "Ne, pire mi var? Hemen yakalım yorganı!" diyorlardır çoğu zaman.


Bir çok aile "Sen sabahtan akşama oyun oynarsın." diyerek bilgisayar almıyor çocuğuna. Bir çoğu "Zararlı siteler var, çet yaparsın." diyerek internet bağlatmıyor.


Ama onların bir suçu yok ki; böyle gördüler, böyle büyüdüler; ne yapsınlar?


Galiba biraz da haklılar. Baksanıza devlet baba da böyle yapıyor. Youtube'da Atatürk hakkında kötü şeyler yayınlanıyordu; o videoları silmek yerine toptan Youtube'u kapattılar. Şimdi de telif hakkı ihlali yapan bloglar var diye blogger'ı yasakladılar.


Devlet baba hep bizi düşünüyor; kötü şeyler görmeyelim, suç işlemeyelim diye yapıyor bunları. Ailelerimiz de bu gelenekten gelen tavırlarla yapıyor bunları.


Devlet baba internetin toptan tu-kaka bişi olduğunu düşünüyor aslında ama neden bekliyorlar ben anlamıyorum; toptan kessinler işte telekomun kablolarını; uğraşmasınlar öyle tek tek sitelerle.




Son olarak içimde kalmasın diye yazacağım. Jimnastik ve yüzme için vakit geçmişti ben ayırdına vardığımda bazı şeylerin ama arkadaşlarımın bisikletlerine bindim doya doya; kuzenimin karakutusu ile oynadım saatlerce, gözlerim kan çanağına dönene dek; üniversite hayatım şehir şehir gezmekle geçti; youtube'a giriyorum sürekli; şimdi de yazıyorum işte bloguma. Var mı delinemeyecek yasak şu Dünya'da?

2 yorum:

Unknown dedi ki...

aile işi biraz karışık. belki maddi zorlukları açıklamak yerine bahaneler öne sürmüşlerdir. vicdanın sızladı şimdi degil mi

devlet babaya gelince deee... piçiz biz piç. yok benim öyle bi babam. fırça bıyıklılara baba diyeceğime piçim ben diye dünya turu atmayı tercih ederim.
hürmetlerimle

Onur ŞATIR dedi ki...

Hiç de vicdanım sızlamadı. Çünkü garip bir şekilde -bizimkilerden hiç beklemediğim bir şekilde- sebep maddi olduğunda bana söylediler hep. Maddi dar boğaza girildiğinde -ki genelde o boğazdan pek çıkılmaz ama- annem "oğlum bu aralar para durumumuz pek iyi değil" derdi ve benim maddiyat gerektiren isteklerimin önünü toptan kesmiş olurdu. ben de isteyemezdim zati bişi o dönemlerde. Ayrıca babam benim için bir şey yapmak istediğinde borç boyu aşmış olsa da bir şekil para bulmuştur; örnekleri var. (Baba seni seviyorum:)


Devlet baba mevzuuna gelince; deme öle yavrucum, iyi-kötü babamız o bizim(sezercik vurgusu ile) :)