30 Eylül 2012 Pazar

Japon yumurtası!

Geçenlerde youtubeda denk geldim de hoşuma gitti. Gereken köşeli tavadan da var hazır, Güney Kore seyahati sırasında (evet Kore'ye gittik, cadı yazdı onu da  ama ben de yazarım bi ara bişiler) iki tane almıştım çok hoşlaşarak, dikdörtgen şeklinde oluşu ilgimi çekmişti. O videoları gördükten sonra anladım ne işe yarıyorlarmış :D


Neyse önce bir kaç resim.


Bu tavanın bir de sarısı var. Bugüne kadar sadece danıld amca yapmak için kullanmıştım. (Neden bilmiyorum ama şu çırpmadan tavaya kırıp sonra sarısına ekmek banılan yumurta çeşidine danıld amca diyoruz biz. Cadı ilk benden duyduğunu iddia ederken ben de ondan öğrendiğimi düşünüyorum :) Ama sanki cadı haklı :) Nedense bana Donald Duck'ı hatırlatıyor o yumurta, galiba ben çocukken o çizgi filmde gördüm ilk defa öyle yumurtayı herhal)



Yaparken de bu çıbıklar kullanılıyor :) Japon işte :) Gerçi bu çubuklar Kore usulü, tutulan kısmı karemsi...




Eminim şimdi kafanızdan "Nası lan, nası yapmış ki la bunu böyle dikdörtgenler prizması şeklinde?" diye geçiyordur. Tamam, tam olarak dikdörtgenler prizması kelimesi değil belki ama, aynı anlama gelecek bişiler :) Maalesef yapım aşamasını kayıt altına almadım. İlk deneme olduğundan heyecanlıydım ve unuttum :) Aslında biraz da gizemli olsun istemiyor değilim hani :D

Ha, sanki iki gugıllayıp bulamayacaksınız ama o da bişi :D

Aşağıdaki foto biraz ipucu olabilir. Biraz fikir yürütün sonrasında verecem la cevabı zati :) Sanki devlet sırrı, peh :D

Bi daha baktım da fotoya, katmanlar pek belli olmuyor bea :(

Neyse, aha aşağıdaki vidyoda emica böyük davaynan yapıyor. Ama ben o sonda kullandığı tahta şeyden kullanmadım, çubuklarlan tuta tuta yaptım! :D Daha ilk denemede elin Japon'nuna dayılandım ya la, benden adam olmaz :D Ha, bir de ben sadece yumurtayla yaptım, bi sürü şey koymadım içine (şeker ne lan!) ve öyle bi bidon yağ ile uğraşmadım, başta bi yağladım tamam, tava teflon ne de olsa :D Yani şekil olarak japon yumurtası oldu sadece.



Nasıl, şekil di mi? Yapması da eğlenceli ha. Aklımda süper fikirler var bununla ilgili, ilerleyen günlerde karşınızda olacaklar anacım, hadi size bol yumurtalı günler!



22 Eylül 2012 Cumartesi

Hebele hübele!

Canım yazmak istedi. Ne yazacak bir şeyim vardı, ne de vaktim aslında... Yapılması gereken tonla iş... Bitirilmesi gerekenler... Tuvalete gitmem gerekiyordu ayrıca, çatlamak üzereydim... Ama ben yazmaya başladım.


Geçmişte tonla laf ettim "pas silmece", "motor açmaca", "geri dönmeye çalışmaca" kıvamında. İki bişiler karalayıp sırra kadem bastım yine sonrasında.

Bu sefer bu lafları etmeden, damdan düşercesine yazdım iki kelam. Şimdi de öyle yapasım var ama gerçekten diyecek bir şeyim yok yahu!

Diyeceksin ki "Vay be herifteki keyfe bak, şikayet edeceği bir şey bulamıyor!"... Olur mu yahu, tonla! Bi anlatmaya başlasam... Yok, öyle ulu orta bıdırdanılacak meseleler değil maalesef.

"E peki keyifli bişiler de mi olmuyordur o vakit :(" dersen de alacağın cevap olumsuz: Yoo, oluyor aslında, hemi de tonla :)

"E madem öyle, nasıl yazacak bir şeyim yok dersin, bre zibidi!" dersin ve "haklısın aslında" derim ben de...

Aslında yazacak şey çok da, bende yazacak keyif veya keder yok!

Hadi böyle hızlısından, ama harbici hızlısından bir özet geçeyim ben sana.

Aslında bu anlatacaklarımın bir çoğundan haberdarsındır eğer bizim cadının blogunu takip ediyorsan.

Bakalım en son nerede kalmışız.


Oyyy oy oy, şöyle bir dönüp baktım da, Ocak 2009 dan sonra hiç bir önemli olaydan, hayatımdaki değişiklikten vs. bahseden bişiler yazmamışım. Aboovvv...

Madem öyle hadi bakalım. Kollar sıvandı, parmaklar klas bir hareketle çıtlatıldı. Başlıyoruz...

2009 hayatımdaki en büyük milat aslında ve ben o sıralar adam akıllı yazmayı bırakmışım, cadı ne dese haklı bu konuda :)

-- 2009 Ocak'ının 31'isinde yazdığım bir mektupla yeni hayatıma adım atmış oldum, cadı resmi olarak hayatımdaydı artık.

-- 17 Mart'ta Alamanya yolu gözüktü bana, cadıya sarılmaya gittim :) Oradaki maceraları cadı güzel güzel yazdı, okumayanlar oradan okuyabilir. (Şimdi buradan bi linkle zırt diye oraya alırdık sizi ama maalesef şartlar buna müsaade etmiyor. Çok merak edenler bulur zaten bea:) )

-- 31 Mart'ta cadı da benimle dönmeye karar verdi, en acilinden toparlanması, bilet alması falan derken başım dönmüştü valla. O zamanda anlamalıydım bu cadının oradan oraya jet hızında koşarken beni de peşinde perişan edeceğini :) Benim gibi tembel bir adam nasıl ayak uyduracaktı ki bu cadıya.

-- 1 Nisan şakası olarak bir cadı armağan ettim Ankara'dakilere :D

-- 9 Nisan'da cadı Kayseri'ye gelir ve macera başlar.

-- 23 Nisan, neşe doluyor insan, kahvaltı masasında şaşırtıyor arkadaşlarını insan, evlenmeye falan karar verdiğini söyleyip :D

-- 22 Mayıs, ilk yüzükler takıldı, poğaça yenen sade bir törencik ile :) Sözleştik :)

-- Haziran başı bir Almanya daha yaptık cadının bir önceki acil dönüşünde orada burada bıraktığı eşyaları toplayıp, yurt odasını kapatıp, işte ıvır zıvır ne varsa halledip kesin dönüş yapmak için.


Sonrası koştur koştur, gez gez... Tonla şey tabii ki, koca 3 yıldan bahsediyoruz yahu. Şimdi fark ettim, 3 yıl!!!

Devamı da gelecek efem, bunun gibi özetler halinde de, bazı olaylar hakkında biraz daha ayrıntılı şekilde de...

Şimdilik bu kadar yeter!

Hade selametle...







18 Eylül 2012 Salı

Mac te pencereler arası geçiş

For English click here please... (For the international readers, I'll give the tips in English at the end.)

Bilenler bilir, uzun süre önce girmişti hayatıma Macit, sevdicekle beraber :)

(Yeni gelenlere açıklama: Biz ailecek, aletlere isim vermeyi seviyoruz: Sevdiceğin Asus dizüstü bilgisayarı Asuman, Toshiba netbook Tosun, benim WD harddisk Vedat vs. Macit de bizim Macbook Air :) )

Macit yaşlanıp garip gurup hatalar vermeye başladığı sıralarda, gözlemevi müdürü "ekstradan bir ödenek geldi, gözlemevine demirbaş olabilecek bir ihtiyacı olan bana bildirsin" deyince, önceki yıldan beri "bize laptoooopppp" diye Şirin babanın (Müdür:)) başının etini yiyen sevdicek atağa geçti ve birer Macbook Airimiz oldu. Macit emekliye ayrıldı haliyle. Ailemize katılan iki yeni macbook tan benim olanına "Macide" ismini koydum ben. Ama sevdicek kendininkine bi isim koymadı, şimdilik.

Neyse efendim hikayeyi keselim, asıl meseleye gelelim.

Uzun zamandır aklımda, habire bulduğum ufak tefek tüyolar oluyor işletim sistemleriyle ilgili. Malum, pek çok insan OSX e aşina değil ve windowstan gelmekten kaynaklı alışkanlıklar sebebiyle sıkıntı çekebiliyor. Bunlara bir kademe çare olabilmek adına bu basit görünen ama çok işe yarayan ufak tefek tüyoları paylaşayım istiyordum.

Buyrun efendim, bugün ki tüyonuz.

(aslında uzun aman önce yazıp bi kenara atmıştım aşağıdaki bölümü...)


Pencereler arası geçiş kısayolu:

cmd + tab ı biliyoruz ama cmd + ` ı bilen var mı?

cmd + tab programlar arası geçiş sağlarken, cmd + ` aynı proramın farklı pencereleri arası geçiş yapıyor. İngiliş klavyede hemen tabın üstünde olan ` tuşu, Türkçe klavyeye gelince işleri çok karıştırıyor :) Bu nedenle yeni bir kısa yol atamanızı önererim, tercihen aynı yerde olan " (tırnak işareti) ile: cmd + "










---------------------English---------------------
Tip: To shift between apps you know the shortcut: cmd + tab

OK but what to do to shift between windows of the same app?

cmd + ` (the key just top of the tab)

Of course you can change this combination as you like :)



16 Eylül 2012 Pazar

Mimimimimimim

Açıklamaya vaktim yok, güven bana!



Günün nasıl geçti?

Sabahın 6buçuğunda kalktığım bir cumartesi ne kadar iyi geçebilir diye düşündüğünde aklına gelenden bin kat daha güzel geçti! Pazarcı olduk sabahtan. Daha doğrusu bagaj satıcısı. Bu memlekette "car boot sale" denen bir mefhum var imiş. Merikınların "garaj sale" dediklerine benzer mantıkla, istemediğin eşyaları cüzi fiyatlara elden çıkarmak için, arabalarıyla belediyenin ayarladığı bir yerde toplandıkları bir sosyal etkinlik :p

Bizim cadı da uzun zamandır istiyordu gidip bi bagaj açarak (bkz. tezgâh açmak) bir süredir hobi niyetine yaptığı "süs eşyası" olarak özetleyebileceğim cicileri satmayı. Olurdu olmazdı, masrafı çıkardı çıkmazdı (günlük £6 kıra veriliyor yere) vs. derken bugüne kısmet oldu. Bizim araba olmadığından, bizim hususi şöfer Edım'a dedim sabah 6:30 da kapıda ol diye ve onun arabasıyla gittik.

Normalde 9:00-13:00 arası olan pazar, 7:30da tıkış tıkıştı ve adam gibi bir yer bulamadık, sonra da 11 gibi millet toplanıp gitti.

Sonra eve geldik, bizim cadı yemek yaptı!!! Yedik, takıldık falan derken akşam oldu.

Bizim gözlemevindeki yeni mezunlardan Dr. Naslim (kız yeni aldı o ünvanı, kullanalım ama di mi:) ) "yakında gidiyorum" partisi kisvesi altında doğumgünü partisi veriyordu. Oraya gittik. Fazla kalmadan döndük ve şimdi de yataktan bildiriyorum.



İsim vermeden bahset...

Hayatımdaki sayılı sınavlardan birinin baş kahramanı olduğuna karar verdiğim ve ermiş ünvanını almayı kafaya koymam sebebiyle nefes almaya devam eden zat, o kadar da sinirime dokunmamaya başladı; yavaştan eriyorum herhalde (fiil eri-mek değil, er-mek!). Öyle işte, daha nesinden bahsedeyim?



Neden hep cam kenarı?

İlk kez gittiğim bir rota ise, cam kenarı tercih edebilirim ama genelde koridor daha cazip geliyor bana. Sağ dizimdeki sorun sebebiyle arada bir bacağımı uzatmam gerektiğinden de özellikle sol tarafın koridoru... Uçakta tuvalete gitmesi kolay, otobüste yanındaki üstüne abanmaz falan derken, avantajlı geliyor koridor.



Bugün kendin için naptın?

Cadımı mutlu etmeye çalıştım :)



Twitter ana sayfanı aç gözüne ilk takılan:
Jupiter Has Taken a Massive Meteor Hit (So Earth Didn’t Have To)http://bit.ly/NuFXpn



Düşün ki o bunu okuyacak:
"Hele kollari..." :) :*



Kahkaha atmana sebep olan karikatür:




Klavyeye bakmadan birşeyler yaz:

öyle bir şeyler yaz deyince de adamın aklına bişiy gelmiyor ki canım :P



Bir cümle düşün sonra da kelimelerin yerlerini değiştirerek yaz:

uyuyan güzel yanımda şeker çok.



Ctrl + V yap:

Jupiter Has Taken a Massive Meteor Hit (So Earth Didn’t Have To)http://bit.ly/NuFXpn




Sıra sende sevgili dostum St.Ziza!