6 Temmuz 2008 Pazar

Mezun oldum...:)

ve artık işsizim:) Umrumda mı; hayır tabi. Upuzun, bitmek bilmeyen, koskoca yedi(7) yılın ardından mezun oldum; inanamıyorum.

Bizim bölümün ününden daha önce bahsetmiştim; girmesi kolay çıkması zor bölüm... Nihayetinde benim çıkmam da yedi(7) yıl sürdü. Bazen zamanı hoyrat harcayışım, bazen duygusal keşiflerim, bazen salt tembelliklerim, bazen de yanlış arkadaş seçimlerim sebep oldu bu yedi(7) yıla diye düşünürüm; ama bilirim ki çoğu zaman elimde olmayan, benim yönetmediğim ipler sürükledi beni oradan oraya ve dolandırdı yolu. Haliyle sonuç: yedi(7) hoyrat, kaşif, tembel, arkadaş yıl.

Şimdi hesaplaşma değil sevinme zamanı. Evet, geriden geliyorum, evet yaş oldu 25(yirmibeş) ama boş gelmiyorum. Bu yedi(7) yılda öyle bir doldum, öyle bir biriktirdim ki bendime sığmaz taşarım. Evet, akademik bir "doluş" değildi belki; belki benden çok daha fazla dolanlar oldu; ama hayata dair o kadar çok şey öğrendim ki, sorma gitsin.

Ve karar verildi: yüksek lisans yapılacak; akademik dünyaya bensizlik yaşatılmayacak. Çok iddialı gibi görünebilir bu sözüm ama benim yerim orası; orada olmazsam ben başıboş, akademik dünya eksik. Hissediyorum; kendimi bulacağım orada.


Bu işin duygusal kısmı var bir de. Mezuniyetin yani... Bu kadar senedir peşinden koştuğum için mi böyle yoksa dört yılda bitirsem de böyle mi olacaktı hislerim; boş, anlam bulamayan, acıtmayan, gıdıklamayan... Bilmiyorum.

Şimdi dua etme zamanı; yüksek lisansa kabul edilmek için. Siz de dua ederseniz müteşekkir olurum efem. Tabii ki gerekenleri yapıyorum; sadece duanın yeterli olmayacağını bilerek. Tevekkül ediyorum yani. Size de tavsiye ediyorum; strese birebir. İşte yedi(7) yıllık Öğrenim sürecinin bana kazandırdıklarından biri:)))))

1 Temmuz 2008 Salı

Oldum olası sevdim trenleri...

Daha ikinci sayfasındayım kitabın. Öncesinde doksan küsür sayfa okuduğum "rezalet" sonrasında mı böyle hissettim yoksa gerçekten ilham mı fışkırıyor bu kitaptan? Bu yaşlı kadın çok iyi mi biliyor bu işi? Sanırım öyle... Kendi deyimiyle "Dinozor", anlamış, aydınlanmış, farkına varmış...

Önce anılarını yazdığı kitabın fazlaca beğenilmesine ne kadar şaşırdığından bahsediyor; sonra başlıyor anlatmaya. Küçük mutluluklar... "Beş duyuya sahip olmak yeter" diyor; "gerisi gereksiz hatta engel olacak sıfatlardır" diyor. Daha ikinci sayfada kağıt ve kalemi aldırıyor elime. Yazıyorum...

Yolculuklarımda mümkün olduğunca tren kullanırım. İlk başlarda ucuz olduğu içindi, sonraları geniş koltuklar mest etti... Şimdi fark ediyorum ki çok daha fazla sebep var.

Başkent Ekspres'teyim. Uzun zamandır ilk kez gündüz yolculuk yapıyorum. İstanbul Ankara arası ise ilk kez... Hep Anadolu veya Fatih'i kullanırdım. Meğer ne çok şey kaçırıyor muşum? Ne kadar sevmesem de mecburen uyuyorum bir süre sonra gece yolculuğunda. Tüm manzara akıp giderken, tabi gece karanlığının izin verdiği kadarı manzaranın, ben horulduyorum. En büyük kayıp bu. Metabolizmanın zorlanması, "ya, bu tren de amma yoruyor ha." serzenişleri, ölü gibi geçen "sonraki gün", vs. de cabası...

Birilerini otobüs "sevda"sından vazgeçirip trenin büyülü dünyasına sokmak istiyorsanız Başkent Ekspres en iyi tercih. İnsanların en çok önemsediği ve genelde "Tren çok uzun ama..." şeklinde dile getirdiği yolculuk süresi meselesi için "Evet, tren uzun; ama altı buçuk saate Ankara'ya varıyor:)" şeklinde esprili bir cevap verebilirsiniz. Gün ışığı sayesinde, otobüsün otoban manzarası yerine, dağlar, tepeler aşarak; ormanlardan geçerek; yeşil, mavi, sarı'nın bin bir tonunu görerek yolculuk yapmanın insana vereceği derin hazdan bahsedebilirsiniz. Uykusuz, bitkin, haliyle bazen sinirli olabilen görevliler yerine gayet nazik görevlilerin servis yaptığı restoran vagondan, vagonun rahat koltuklu masalarından, şehirle neredeyse aynı fiyatlarından bahsedip son darbeyi yapabilirsiniz.

Evet, her tren otobüsten konforludur. Koltukları geniş, tuvalete sahip, yürümeye müsaittir tren. Restoranı da var; daha ne olsun?

Kabulümdür, biraz tıkırdar, azcık sallanır; ama yolculuktan zevk almak isteyen için ninnidir, beşiktir bunlar.

Teknoloji çağının getirdikleri de var tabii ki: Priz vardır vagonlarda; öyle bir tane değil, iki koltuktan birinde... İnternet vardır bazılarında; kablosuz olandan.

Son zamanlarda fazlaca kaza haberleri çıksa da medyada, risk otobüsle karşılaştırılamayacak kadar düşüktür. Güvenlidir yani.

Ucuzdur da aynı zamanda. Bunca artıya rağmen ucuzdur yine de: en lüks tren en ucuz otobüsten daha ucuzdur. Yataklı vagonu saymıyorum tabi.

Kuşetli vagonları vardır bir de: kompartımanın içinde yatağa dönüşen koltuklar... Dört kişilik kompartımanlar, eğer arkadaşlarınızla iseniz olağanüstü eğlenceli olur, yalnızsanız da olağanüstü rahat...

Keşke gerçekten "demir ağlar"la örülse yurdumun dört bir yanı.

Okumak istiyorum, sabırsızlanıyorum. Yazma isteğime baskın hale geliyor okuma isteğim. Ben geri dönüyorum "Bir Dinozorun Gezileri" ne...

30.06.08 / 13:08 / Başkent Ekspres