1 Temmuz 2008 Salı

Oldum olası sevdim trenleri...

Daha ikinci sayfasındayım kitabın. Öncesinde doksan küsür sayfa okuduğum "rezalet" sonrasında mı böyle hissettim yoksa gerçekten ilham mı fışkırıyor bu kitaptan? Bu yaşlı kadın çok iyi mi biliyor bu işi? Sanırım öyle... Kendi deyimiyle "Dinozor", anlamış, aydınlanmış, farkına varmış...

Önce anılarını yazdığı kitabın fazlaca beğenilmesine ne kadar şaşırdığından bahsediyor; sonra başlıyor anlatmaya. Küçük mutluluklar... "Beş duyuya sahip olmak yeter" diyor; "gerisi gereksiz hatta engel olacak sıfatlardır" diyor. Daha ikinci sayfada kağıt ve kalemi aldırıyor elime. Yazıyorum...

Yolculuklarımda mümkün olduğunca tren kullanırım. İlk başlarda ucuz olduğu içindi, sonraları geniş koltuklar mest etti... Şimdi fark ediyorum ki çok daha fazla sebep var.

Başkent Ekspres'teyim. Uzun zamandır ilk kez gündüz yolculuk yapıyorum. İstanbul Ankara arası ise ilk kez... Hep Anadolu veya Fatih'i kullanırdım. Meğer ne çok şey kaçırıyor muşum? Ne kadar sevmesem de mecburen uyuyorum bir süre sonra gece yolculuğunda. Tüm manzara akıp giderken, tabi gece karanlığının izin verdiği kadarı manzaranın, ben horulduyorum. En büyük kayıp bu. Metabolizmanın zorlanması, "ya, bu tren de amma yoruyor ha." serzenişleri, ölü gibi geçen "sonraki gün", vs. de cabası...

Birilerini otobüs "sevda"sından vazgeçirip trenin büyülü dünyasına sokmak istiyorsanız Başkent Ekspres en iyi tercih. İnsanların en çok önemsediği ve genelde "Tren çok uzun ama..." şeklinde dile getirdiği yolculuk süresi meselesi için "Evet, tren uzun; ama altı buçuk saate Ankara'ya varıyor:)" şeklinde esprili bir cevap verebilirsiniz. Gün ışığı sayesinde, otobüsün otoban manzarası yerine, dağlar, tepeler aşarak; ormanlardan geçerek; yeşil, mavi, sarı'nın bin bir tonunu görerek yolculuk yapmanın insana vereceği derin hazdan bahsedebilirsiniz. Uykusuz, bitkin, haliyle bazen sinirli olabilen görevliler yerine gayet nazik görevlilerin servis yaptığı restoran vagondan, vagonun rahat koltuklu masalarından, şehirle neredeyse aynı fiyatlarından bahsedip son darbeyi yapabilirsiniz.

Evet, her tren otobüsten konforludur. Koltukları geniş, tuvalete sahip, yürümeye müsaittir tren. Restoranı da var; daha ne olsun?

Kabulümdür, biraz tıkırdar, azcık sallanır; ama yolculuktan zevk almak isteyen için ninnidir, beşiktir bunlar.

Teknoloji çağının getirdikleri de var tabii ki: Priz vardır vagonlarda; öyle bir tane değil, iki koltuktan birinde... İnternet vardır bazılarında; kablosuz olandan.

Son zamanlarda fazlaca kaza haberleri çıksa da medyada, risk otobüsle karşılaştırılamayacak kadar düşüktür. Güvenlidir yani.

Ucuzdur da aynı zamanda. Bunca artıya rağmen ucuzdur yine de: en lüks tren en ucuz otobüsten daha ucuzdur. Yataklı vagonu saymıyorum tabi.

Kuşetli vagonları vardır bir de: kompartımanın içinde yatağa dönüşen koltuklar... Dört kişilik kompartımanlar, eğer arkadaşlarınızla iseniz olağanüstü eğlenceli olur, yalnızsanız da olağanüstü rahat...

Keşke gerçekten "demir ağlar"la örülse yurdumun dört bir yanı.

Okumak istiyorum, sabırsızlanıyorum. Yazma isteğime baskın hale geliyor okuma isteğim. Ben geri dönüyorum "Bir Dinozorun Gezileri" ne...

30.06.08 / 13:08 / Başkent Ekspres

4 yorum:

minet dedi ki...

yazını okuyunca tren yolculuğunu ne kadar özlediğimi farkettim,pamukovayı,arifiyeyi..sadece trenle yolculuk edebilmek için eskişehir'e gidip bir sonraki trenle geri dönmek:)yol boyunca bir kaybolup bir ortaya çıkan ırmağı takip etmeyi özlemişim...hele başkent'in restoranındaysan değme keyfine zaten.ve ne kadar doğru söylemişsin,keşke yurdumun dört bir tarafı demirağlarla örülseymiş.yazılarının devamının gelmesi ümidiyle...

Onur ŞATIR dedi ki...

Az da olsa var bizim gibileri; bir yerlere varmak için değil, mutlu olmak için yolculuk edenler. O grubun içinde de azımsanmayacak bir çoğunluk vardır trenleri seven, onlara aşık olan...

Adsız dedi ki...

BAŞKENT EKSPRES Mİ? ALLAH KORUSUN!!!
17.07.2008 tarihinde saat 10:00 da başlayacak olan sefer 10:30 da ancak başladı. arıza ile başlayan yolculuk her durakta durmasıyla bizi ancak 18.30 da ankara'ya ulaştırdı. 8 saatlik bir yolculuk hepimizi kahretti. gidiş-dönüş aldığımız biletlerle 23.7.2008 de istanbul a doğru yola çıktık. bir sorun olmasın diye dua etmeye başladık. çünkü trende annemde vardı ve otobüsle 5 ssatte gideceğimizi treni istemediğini söylemişti. ben size söylemiştim demesinden yorulmuştuk. 1 nolu vagona bindik. aman allahım gelirken 3 nolu vagon gibi değil! eski püskü ve pis. eve biran önce varmak dışında bişey düşünmüyorduk fakat olan oldu ve klima bozuldu. vagon içi sıcaklık 38 dereceye ulaştı. annem nefes alamıyor. kadın kalp hastası ne yapacağımı şaşırdım. görevlilerle kavga ettim. açıklama aynen şöyle'' hanfendi burası türkiye... bunlar eski vagonlar, birsüre sonra klima çalışmıyor. 2 tane yeni vagon var . bizim yapacağımız birşey yok . şikayet edin! hayatımda yaptığım en kötü seyahat oldu. sakın ha treni tercih etmeyin. başken ekspresi hiç etmeyin. zavallı makinistle indikten sonra konuştuk. zavallı adam ter içindeydi onunda kliması çalışmıyordu. sonra reklamlar geldi aklıma. anladım ki her şey boş..

Onur ŞATIR dedi ki...

Çok vakit oldu biliyorum, ama şimdi cevap veresim geldi:)

Evet, böyle münferit olaylar var. Son bir kaç yıldır bu münferit olaylar artmaya da başladı. Eskiden 02:17, 15:48 gibi küsuratlı varış saatleri verip utanmadan bir de tam verilen saatte gideceği yere varan trenler, son bir kaç yıldır ha bire tehir yapmaya başladı.

Ben de olağanüstü rahatsızım bu durumdan. Fakat, amacı bir yere ulaşmak değil de yolculuk yapmak olan benim gibi insanlar, ne olursa olsun vazgeçemezler trenlerden.

Bir de yazıda anlattığım artıları eksiye çevirmek için bayağı bir sorun olmalı zannımca:)

Tavsiyem, niyetiniz bir yere bir an önce varmak değil de sadece yolculuk yapmak olduğunda, bir şans daha verin trene; emin olun pişman olmazsınız.