18 Ocak 2009 Pazar

Garip bir ilişki var kitaplarla aramda.

Bizim cadının son yazısına yazdığım yorum çağırdı ilham perisini, kovaladı üşengeçliğimi ve yazmak istedim 12 günlük suskunluğun ardından. Yine yorumumu paylaşarak başlayayım bari:)

onurCUK dedi ki...

Ben de "bu aralar ne okusam acaba?" diyordum:)))

Garip bir huyum var: Çok okumam açıkçası ama çok okumayı çok ama çok isterim. Ee, o kadar istiyorsun da neden okumuyorsun? Bir başka garip huy giriyor burada da devreye: Hiç bir kitabı yarıda bırakmadım bugüne kadar ve bırakmak da istemiyorum; çok büyük bir saygısızlık bence. Bu nedenle de okuyacağım kitap için ille de bir tavsiye bekliyorum. Genelde halamdan gelir bu tavsiye. Çünkü onun zevkine güvenirim. Ya da böyle bir kaç arkadaşım vardır, onların sevdiklerini okumak isterim.

Bir de şöyle bir düşüncem var: sevdiklerim... Ya da vazgeçtim, çok uzun olacak; ben bloguma yazayım en iyisi bunun devamını:)))

Bir de şöyle bir düşüncem var: Sevdiklerimle aynı şeyleri okumuş olmak güzel olur. Bu düşünce eskiye, çocukluğuma olan özlemden kaynaklanıyor sanırım. Düşünüp bu sonuca vardım ama belki başkadır sebebi; bilmiyorum.

Çocukken, bizim evde neler oluyorsa -ne yeniyorsa, ne içiliyorsa, ne izleniyorsa vs.- diğer evlerde de aynıları oluyor zannederdim. Mesela bizde âdettir; yemekten kalkar kalkmaz çay hazır olur her akşam. Ortaokul vakitleriydi; ilk kez bir arkadaşıma kalmaya gitmiştim. Akşam yemeğinden kalktıktan sonra bekledim çay gelsin diye; gelmedi. Bizde de -tek tük- bazı akşamlar olurdu yemeğe oturmadan konulmadığı çayın. Yemekten kalktıktan sonra konur, yarım saate hazır olurdu çay. Herhâlde gelir birazdan dedim içimden. Yarım saat geçti; çay yok ortada. Utana sıkıla, biraz da anlam veremeyerek sordum: Çay koymadınız mı? "Yoo, koymadık ama istersen koyalım" dediler. Kalsın dedim ben de.:)

Yine ortaokul vakitleri. Genelde bu zamana denk gelir benim farklılıkların farkına varmam; biraz saf bir çocuktum.:) Akşam izlediğim filmdeki komik sahneleri hatırlatıyorum sıra arkadaşıma:

-Ya olum, ne komik adam di mi? Nasıl düşmüştü şu sahnede?!
-İzlemedim ki ben o filmi.
-Nasıl izlemedin olum?!(kafam feci karışmıştı) Dün akşam izledik ya.
-Ben izlemedim.
-Nasıl ya?!%&?/)('^!???



Tüm dünyayı kendin gibi sanmak... Çocuk olmanın en sevdiğim yanı.



Sadece yapılanların değil ailelerin de aynı olduğunu sanardım.

Yine aynı vakitler. Senenin değişik vakitleri değişik kişilerle samimi olurdum sınıfta; öyle bir kişiye takılıp kalmazdım hiç. Sene sonunda neredeyse tüm sınıf iyi arkadaşım olurdu. Biriyle yeni yeni samimileşmeye başlıyoruz. Öyle annen-baban ne iş yapar, nerelisiniz, nerde oturuyorsunuz muhabbetleri falan...

-Bazen annemde bazen babamda kalıyorum; annem şurda babam burda oturuyor.
-Nasıl yani?!?!?!? (bu benim anladığınız üzere)
-Annemle babam ayrılar.
-Ayrı? Niye ayrı yerlerde oturuyorlar ki?
-Eee, boşanmışlar ben küçükken.
-??!^)%(&)/%=+?!????

Bir başka arkadaşla samimi olmuşuz. İlk kez evlerine gidiyorum. Akşam yemeğe oturduk. Annesi, kardeşi, Bora ve ben... Başladık yemeğe. Benim kafam yine karıştı: Babası nerde? Patavatsızlık diz boyu bende tabii:

-Babanı beklemeyecek miyiz Bora?

Ortam bir anda buz kesti; tek bir çıt çıkmıyor.

-Benim babam yok!!! (ufaktan sert bir ton ile)
-Yok? (en aptal ton ile)
-Vefat etti iki yıl önce Onurcum. (Annesi anladığınız üzere)

Ben nasıl ezildim, nasıl küçüldüm, nasıl renkten renge girdim anlatamam.

-Bilmiyordun Onurcum; kendini kötü hissetmene gerek yok.

Ortam ısınır; yemeğe devam edilir.

Bunlara benzer bir sürü örnek daha var hayatımda; daha ileri yaşlarda (üniversitede falan) olanları da var hatta:)

İstanbul'da okudum ben, ailem Ankara'daydı. Kardeşimin de benim izlediğim tüm filmleri izlediği hissine kapılırdım arasıra; ben vcd'den izlesem bile.:) Yaş ilerledikçe "tüm dünya" dan vazgeçmiştim ama ailem hâlâ benimle aynıydı. Şimdi öyle olmadığını biliyorum artık (e, bil artık zaten) ama hâlâ olsun istiyorum.


Bir de şöyle bir düşüncem var: Sevdiklerimle aynı şeyleri okumuş olmak güzel olur.


O filmi izlemiş olsaydı sıra arkadaşım, güzel bir muhabbet dönecekti o gün. Aynı kitapları okumuş olursam sevdiklerimle, daha çok ortak yanımız olur, daha benzer bakarız dünyaya gibi geliyor. Daha yakın oluruz gibi de geliyor. Farklı bir şeyler okumuş olup birbirine bir şeyler önerebilmek de lazım tabii ama... (aklımdan geçenler burası için fazla, ayrı bir yazı olsunlar en iyisi)

Bilmiyorum anlatabildim mi çocukluğumdaki saf halimle bu isteğim arasındaki ilişkiyi; ama bu isteğin kaynağında o saf halime özlemin yattığına eminim ben.

Farklılıklar, en vazgeçilmezlerim de olsalar hayattaki, özlüyorum o tüm dünyayı kendim gibi sandığım dönemleri.

Velhasılıkelam, garip bir ilişki var kitaplarla aramda.

2 yorum:

Witchie of Stars dedi ki...

Son zamanlarda kitap okumayı lüzumsuzluk olarak gören insanlar arasında o kadar sıkışıp kalmıştım ki okuyan birilerini gördüğüm zaman tapınmaya başladım son 1-2 senedir. Ama şimdiki sorun da ya ölesiye tek bir tip okuyanlar ya da hiç öneriye açık olmayanlar ve aynı zamanda da öneride bulunmayanlar. Şimdi böyle hem okuyan, hem sevdikleriyle aynı şeyleri okumak isteyen, üstelik de yemekten sonra çay içilmezse kendini eksik hisseden bir fani...

Kafamı karıştırıyorsun sen çocuk..

Onur ŞATIR dedi ki...

:)

yorumlarını seviyorum; gülümsetiyor:))